MASA(L)

MASA(L)

Saat üçü beş geçiyor. Dalmışım yine. Dirseğim masada. Bir şeyler anlatmak istiyorum ama kimse duymasın. 

Masanın camından yüzüme bakıyorum. Gene kaşlarım uzamış, aldırmak ister. Aman ne fark edecek? Sanki Halil’in çok umurunda.

Her zamanki gibi okuldan çocuklar gelir. Dağıtmayın etrafı. Dökmeyin onları demekten gına geldi bana. Ah benim pürüzsüz, ayna gibi parlayan canım masam. Kimseye söyleme bunları olur mu? Daha senle çok şey konuşacağız. Çok dertleşeceğiz.

Önce şu kahvemi bitireyim. Kitabın da yetmiş dördüncü sayfasındayım. Onu da sana bırakıyorum. Daha sonra tekrar kapağını açar, kaldığım yerden devam ederim.

Ne yemek yapacağım? Bıktım bu dertten. Sen söyle, bugün hangi tabağın dokunuşuyla ısınmak istersin? Üstüne dökülenleri sindirmek, sofrada konuşulanları duymak, söylemek isteyip de birbirimize söyleyemediklerimizi dinlemek, araya girip bizi susturmak, ağzınızı şapırdatmayın demek, demek isteyip de birçok şeyi diyememek...

Şu fincanımı mutfağa götüreyim, birazdan servis yanaşır. Seval ve Mehmet içeri girerler. Anne çok acıktık diye gelirler tepene. Sandalyeyi gıcırdatırlar, seni de beni de gıcık ederler.

Bu arada, ders yaparken silgi tozlarının kusuruna bakma. Mehmet onları tepeleme küçük bir dağ haline getirir, ben ise toplarım. Seval da usul usul alıştırmalarını yapar. Biraz da okşar seni.

Fasulyelerimi ayıklayayım da toplarım şimdi. Her gün yemek her gün aynı şey. Bıktım vallahi. Ne güzel canlı begonyalarım olurdu yanı başında koklar dururduk. Şimdi vazoya koyacak çiçek yok, getiren yok. Güzellikler yok.

Git gide masadaki muhabbetlerimiz de azaldı. Çocuklar yatınca Halil’le ne güzel sohbetler eder güler eğlenirdik. Şimdi yüzüme bile bakmıyor masacığım. Görüyorsun işte.

Telefon çalıyor. 

-Gene ne bahane bulacak bakalım Halil Efendi akşam geç gelmek için.

Ah ah, dilin olsa da konuşsan benimle sevgili masam. Paşamız gecikecekmiş, toplantısı varmış. Yemiyorum artık bu numaraları. Çocuklarım için susuyorum. 

Sen biliyor musun neler çeviriyor? Hadi söyle bana. Akşam herkes yattığında konuşalım ama kimse duymasın. 

İçeriden çocukları çağırıyorum.

-Hadi Seval dersinin başına, Mehmet sen de. 

-Tamam anne.

Telefonu tamamen kapatıyorum. Aradıkları kişiye ulaşamasınlar. Kimseyi istemiyorum.

Onlar dersini yaparken, ben senin diğer ucunda rakamları topluyorum. Bacak, kız, papaz; tek tek ayırıyorum. Sence ne çıkar bu faldan? Gene aynı değil mi?

Esniyorum yorgunluktan; ama yılmayacağım biraz daha karıştıracağım.

İşte burada bak o esmer kız, kupa onlunun arkasına gizlenmiş. İşte Halil de burada görüyorum.

Ah göstereceğim sana, onunla vakit geçirmek neymiş? Bulacağım sizi. 

Söyle bana sevgili masam, yapabilir miyim bunu?

Akşamları laptopunu sana bırakıyor. Bana yardım et de şu şifreyi çözelim.

Hiç yardım etmiyorsun; halbuki tüm sırlarımızı biliyorsun. 

Gerçekleri göster, artık güzel masam. Seni silerken bu kötü anlılar da silinir mi, temizlenir mi söyle bana?

Masal mı bunlar? Dalıyorum yine kartların içine. Sızlıyor sessiz çağlayanda kanayan yüreğim. Gözümden yaş akmasın diye kendimi zorluyorum. Bu sefer de içerden kalbim şişiyor. Hissediyorum.

Söyle bana sevgili masam,

Masa(L) mıydı bunlar, masal mı?

 

MASA(L)

HABERDAR OLUN

Etkinliklerimizden ve yeniliklerden haberdar olmak için e-posta adresinizi kaydedin