REZENE KAFE’DE

REZENE KAFE’DE

Canım sıkılıyordu. Yürüyordum yine Bahariye’de. Kafamı dinlemek, nefes almak istiyordum. Karnım da acıkmıştı. Şuraya girsem mi acaba? Rezene kafeymiş. Mantının resmi de çok güzel görünüyor. En sevdiğim yemek. Kendimi ödüllendirebilirim. Deneyelim bakalım.

İçeri girdiğimde sıcacık, gülen yüzle, sarışın bir bayan karşıladı beni. Mor çiçekli pufuduk sandalyelere hemen oturdum. Hava da çok güzeldi. Herkes dışarıda oturuyordu; ama ben yalnız kalmak istedim ve içeri girdim.

Menüye bakmadan;

– Mantı dedim.

-Sarımsaklı mı dedi? Durup düşündüm. Mantı sarımsaksız yenmezdi ki. Buradan, okula geçip kızımı alacaktım. Of ne zor bir durumdu bu?

-Sarımsaksız zevk almazdım yediğimden.

-O halde az sarımsaklı hazırlayayım, dedi.

Böyle bir seçenek olduğunu düşünmemiştim. Çok sevindim.

Dışarıda tramvay sesi, kalabalık; içerde klasik müzik ve huzur. Çocuk yok. Anneee diye kolumdan çekiştiren yok. Çişim geldi diyen yok. 

Gözlerimi açtım karşımda pembe bir kuş. Evet gerçekten pembeydi. Kafesinde sessizce, hiç kıpırdamadan duran pembe bir kuş…

Saat ikiye geliyordu. Sabırsızlanıyordum. Önce mantının kokusunu aldım. Dumanı üstünde, tam da istediğim gibiydi; bol salçalı.

Mekanın sahibi Lütfiye Abla. Tanışıyoruz. Gülen yüzü beni çok etkiledi. Beni çocuklarla dükkanın önünden geçerken görüyormuş.

-Beğendin mi mantını?

-Bayıldım.

Doymadım yarım porsiyon daha istedim. Tam konuşalım derken içeri kararsız müşteriler geldi. Tabağıma baktılar. Beni öyle iştahlı yerken görünce onlar da hiç düşünmeden mantı istiyoruz, dediler.

Üzerine de bol köpüklü damla sakızlı kahve önerdi Lütfiye Abla.

-Fal bilir misin, dedim.

-Bilmiyorum, dedi.

-Hayal kırıklığına uğradım.

Bu sefer de fal olmasın canım ne fark edecek deyip, kahve kokusunu huzurla içime çektim.

Mutluydum, bedenim de öyle. Ruhum dinlendi. Midem halay çekti. Hepsi şendiler. Burası bende bağımlılık yarattı. Haftanın üç günü buradaydım. Önünden geçerken uğramasam da Lütfiye Ablayı öpmeden karşı yola geçemiyordum. Hal hatırını soruyor, gülen yüzünü özlüyordum.

O gün yine attım kendimi kafeden içeri. Bu sefer sadece kahve istedim. Dertliydi. Gülen yüzünde durgunluk vardı. Endişeliydi. Kendisi de bir kahve aldı ve başladık karşılıklı yudumlamaya.

-Biliyor musun dün başıma neler geldi, dedi.

-Ne oldu hayırdır?

-Kibar görünümlü, takım elbiseli bir bey müşteri olarak buraya geldi. Kapının önündeki masalardan birine geçti. Bizimle sohbet etmeye başladı. Kadıköy Belediyesinden geldiğini denetim için burada olduğunu söyledi. Elinde telsiz-telefon karışımı bir alet vardı. Onunla konuşuyor, devamlı benden çay istiyor ve masadan kalkmak bilmiyordu.

Saatler geçti, oyalandı da oyalandı.

-Eeeeeee?

-Sonra bir baktık kapanma saatimiz yaklaşmış, abartmıyorum adam burada 5 saat oturmuş.Yoldan geçen çöpçülerden ,esnaflardan bahsetti.  Ben de bu arada çalışmaya devam ettim. Bu sefer arkadaşımla sohbet etmeye başladı.

-Kapatacağız, dedim.

 Ayağa kalkıp ekibime doğru bir yol alıp, geleyim. Onları da buraya getireceğim dedi.

-Tamam, bekliyoruz dedim.

On dakika sonra tekrar geldi. Yüz elli lira gerekiyor yanıma almamışım. Verebilir misiniz? Ekip gelince ödeyeceğiz, dedi.

-Yapma be Lütfiye Abla verdin mi yoksa?

-Tamam deyip adama parayı uzattım. Telefon numarasını da almayı ihmal etmedim.

Hava iyice karardı. Ortalık tenhalaşıyordu. Ne gelen vardı ne giden.  Elindeki telsiz meğer sahteymiş. Telefon numarasını aradım, numara kullanım dışı dedi.

Bekledik ama gelmedi.

-Kandırıldık, haram olsun diye bağrıştık.

-Giden saatlerime mi, iyiliğimin su istimal edilmesine mi yanayım bilemedim.

Haklıydı. Şaşkındı. Buğuluydu Lütfiye Ablanın kahverengi gözleri.

-Ah, Lütfiye Abla!

 -Kasada para yok diyemedim, uzatıverdim işte.

Üzülsem de belli etmedim. 

İncinmişti. 

-Boş ver ablacığım olan olmuş. İyi ki sana bir şey yapmamış, dedim.

-Haklısın bir tanem deyip, elimi tuttu.

Sarıldık.

Ortamı yumuşatmak için;

-Abla az sarımsaklı bir mantı rica ediyorum dedim.

-Hemen getiriyorum, dedi.

Onun sıcaklığıyla, mantının kokusu birbirine karıştı ve Rezene Kafe benim için yine bir şölene dönüştü.

Bana gülümsedi.

Teşekkürler Lütfiye Abla, 

Teşekkürler Rezene Kafe.

 

REZENE KAFE’DE

HABERDAR OLUN

Etkinliklerimizden ve yeniliklerden haberdar olmak için e-posta adresinizi kaydedin