MARTI KEDİNİN ALTINDA

MARTI KEDİNİN ALTINDA

Aylardan Ekimdi. Yine ılık sabahlardan biri. Kızımla el ele yollardayız. Sabahki jimnastik dersine gidiyoruz. 

Mutlaka kahvaltısını yapıyor, spor salonuna öyle gidiyorduk. Derslerinde çok istekliydi. Her gittiğinde yeni hareketler öğreniyor, vücudu daha güzel şekil alıyordu. Tam bir saat sonra, dersin bitiminde birbirimize kavuşmanın büyük heyecanını yaşıyorduk. Okulun içindeki kafede onu  bekliyordum.

Çok yoruluyordu. O gördüğüm mavi- kırmızılı parkurda beş tur koşup, köpek yürüyüşü, penguen yürüyüşü, köprü hareketi, ters ve düz takla, amuda kalkma hareketlerini öğreniyorlardı. Dersin sonunda süzülmüş bir ifadeyle ve bembeyaz bir suratla karşılaşıyorum. Saçını topladığım toka ise kendini bırakmış, aşağıya sarkıyor. Yine de kızımın yüzü sarkmıyordu.

Her gün geçtiğimiz parkın içine girdik. Kedilerden uzak yürürdüm hep bizi tırmalamasınlar diye.

Siyah -beyaz bir kedi, sol köşede, çöp tenekesinin yanındaki gizli bölgede pusu kurmuş. Önce kediye baktık. Güldük. Sonra da kedinin baktığı tarafa doğru yöneldik.

 Aman Tanrım! Martılar var. Yavru martı de ağaç dibinde kalmış. Önünde, suyla dolu bir tas, hipnotize olmuşçasına, suyunu içiyor, kimseyi görmüyor, fark etmiyordu. Diğer martılar, kediyi fark edip kaçtılar; ama bu minik martı dalmıştı.

-Anneee, kedi martıyı kapacak!

-Dur kızım, geri çekil, bakalım ne yapacak?

 Derken, kedi bir hışımla martının sol ayağını yakaladı. Martı hem korku, hem de acının verdiği kıvranışla, sağa sola, yelpaze gibi yalpalandı.

O an kızımı unuttum, elini bırakıp bende kedinin üstüne atladım.

-Çabuk bırak onu!

-Anneee, nasıl atladın öyle sen kediden korkmuyor muydun?

-Ama yavruydu kızım, kendini koruyamıyordu.

Kedi sağa, martı da sola doğru fırladı. Bana kedi saldırır mı saldırmaz mı, artık umurumda değildi. Gözüm kararmıştı. Yaptığı vahşice ama kendince doğru olan o hamleyi engellemeye çalıştım. Kızım da, ben de çok şaşkındık.

Bir yandan heyecanla, bir yandan da gülerek gideceğimiz jimnastik salonuna doğru ilerledik.

Günaydın, dememizle öğretmenine olayı anlatmamız bir oldu. Geçmemişti heyecanımız. Ben de eve döndüğümde herkese anlatacaktım olanları. Korkusuzca kediye doğru atlayışımı, kızımın bizi şaşkınca seyrettiğini, martıyı kedinin altından kurtarışımı.

 

Dersin sonuna kadar orada bekledim. Kafedeki ekranda, jimnastik salonunda neler yaptıklarını görebiliyorduk.

Dönüş yolunda kızımla gelirken, sağ tarafta bir apartman girişinde, şaşkın bakışlarla duruyordu bizim kedi. Saklanmıştı oraya, kıpırdayamıyordu. Bir kadın yaklaştı yanına, mama vermek için uzandı; ama o hiç oralı olmadı. Yaşadığı heyecandan olsa gerek hala gözü dışarı fırlamış gibi etrafını seyrediyordu.

Hızlıca önünden geçtik.

Yaklaşık bir hafta sonra, bizim sokağın köşesinde duran çöp tenekesinin yanında, bir martı gördüm.

Sol ayağı sakattı.

-Yoksa benim kurtardığım martı mıydı bu? Yaklaşamadım. Çok korktu. Yavruydu.

Kurtaramamış mıydım yoksa? Sakat hala…

Yanına bile yaklaşamadım. Ürküp, kaçıyordu.

Artık, sadece kediden değil, herkesten kaçıyordu.

 

MARTI KEDİNİN ALTINDA

HABERDAR OLUN

Etkinliklerimizden ve yeniliklerden haberdar olmak için e-posta adresinizi kaydedin