KAMYON NEDEN GELMİYOR ANNE?

KAMYON NEDEN GELMİYOR ANNE?

Bitmeyecek işte bu kavga. Hücrede kalbi. Kilitli. Yalnız. Kavgalı. Karanlık, Sessiz.

 Camın kenarına oturdu Mustafa. Dokunulmayı, canlanmayı bekledi, susayan bir çiçek misali.

- Anne beni bırakma, N’olur! Dedi. Geç kalma!

-Geleceğim oğlum, Hatice Hanım Teyzelerin temizliğini bitirip yine aynı saatte geleceğim söz. Uslu dur tamam mı?

-Uf, tamam.

-Gelirken bana şeker alır mısın?

Annesi elini cebine attı, iki şıngırtı sesi duydu.

-Tamam yavrum.

İçine akıttığı gözyaşlarıyla hızla ilerliyordu. 

Fatoş Teyzeye bırakmak istemiyordu evladını ama yapacak başka bir şeyi de yoktu.

Yuvarlak gözlüklü, çatık kaşlı, gri saçlı, hiç gülmeyen bir kadındı o. Mustafa’nın fırsatı olsa kaçacaktı yanından.

Annesiyle, sabah aynı saate evden çıkar, aynı saatte eve gelir, aynı saatte Fatoş Teyzesiyle nöbet değişimi yaparlardı.

Henüz beş yaşında. Kara kaşlı, kara gözlü sevimli bir çocuktu Mustafa.

Sevdiği dizilerden başını kaldırmıyordu Fatoş Teyze.

Mustafa’nın canı sıkıldı, kamyonlarıyla oynamaya başladı.

Sürdükçe gacırdıyordu tekerlekler.

-Yeter be çocuk gıcırdatma şunu.

Mustafa dudağını bükerek, iki arabasını da sürmeye başladı yine.

-Pavvv, pavv çekilin yoldan.

Ayağa kalkarken gözlüğünü düşürdü Fatoş Teyze. Suratı kızardı.

-Yapma, dedim sana.

Debelenmeye başladı küçük Mustafa.

 

-Anneeee nerdesin?

Duvara fırlattı küçük kamyonlarını.

-Bana ne ya! Ben babamı istiyorum. Gitmek istiyorum buradan.

Uzun yollara çıkardı babası. Günlerce gider, bırakması gerektiklerini ulaştırır, zamanından önce gelip hep sürpriz yapardı. Dört gözle herkes birbirine kavuşmayı beklerdi. Uzun yol şoförüydü

Gitmişti. Hala dönmemişti. Ne kadar uzun yolculuktu bu, anlam veremiyordu Mustafa. Sıkılmıştı.

 Duymayacaktı, biliyordu; ama her şeyin eskisi gibi olmasını istiyordu. Koşarak yanına gittiği babasını özlüyor, sırayla istediklerini sayarak ona aldırmak istiyordu. Beraber top oynamak, bisiklete binmek istiyordu; ama hiçbirini yapamıyordu.

Hırsını oynadığı kamyonlarından çıkarıyordu, savuruyordu her tarafa. Sevmiyordu onları. Babamı alıp gittiler, bir daha da getirmediler deyip fırlatıyordu küçük kamyonetlerini, kamyonlarını.

Yandaki komşuya temizliğe gitmişti annesi. Evde bakacak kimse yoktu mecbur aşağı kattaki rutubetli, tek odada yaşayan, televizyonuna bağımlı olan Fatoş teyzelerine bırakırdı. Dönüşte ise  istediği erzakları alır, ona yemekler yapardı.

Mustafa’nın boyu pencereye yetmiyordu. Göz ucuyla pencerenin kenarında annesini bekliyordu.

Öğlen oldu, karnı da çok acıktı. Bir şey diyemezdi. Uyukluyordu Fatoş Teyzesi.

Sonunda masada duran ekmeği aldı ve yemeye başladı. Kamyonlarıyla oynamaya devam etti. Kendi de uyuya kaldı.

Gündelik işi akşam yedide bitiyordu annesinin. İşi bitince oyalanmadan gelir Mustafa’sını alırdı. Bu sefer işi erken bitmişti.

Zilin çalmasıyla uykusundan sıçradı. Kapıya doğru koştu Mustafa.

-Annesine, babam kamyonuyla ne zaman gelecek? Dedi.

Başka bir oyuna karıştı kelimeler. Mustafa da dalıp gitti. Nemli gözleriyle oğlunun saçlarını okşadı annesi. İç sıkıntısını belli etmedi. O, gülüşünün altındaki derin üzüntüsünü de.

Nasıl olurdu insan bu kadar rol yapabilirdi? Mustafa büyüyünce ona ne diyecekti? Bilmiyordu. Kamyonun bir daha geri gelmeyeceğini nasıl söyleyecekti ona? Hiç mi bitmeyecekti bu yollar? Karşısına geçip bunu sormayacak mıydı Mustafa? O zaman gözlerini kaçıramayacak, gerçeği anladığında yalnızlığını hissedecek, mahkûm olacaktı o hücresine.

Yalnızlığı daha da artacak, babasına doğru koşamayacak, ondan bir şey isteyemeyecekti.

Yollar kapanacak, çıkmaza girecek. O yine soracaktı.

 Kamyon neden gelmiyor anne?

 

KAMYON NEDEN GELMİYOR ANNE?

HABERDAR OLUN

Etkinliklerimizden ve yeniliklerden haberdar olmak için e-posta adresinizi kaydedin